Çanakkale'nin Gelibolu ilçesindeki ormanlık alanda dün başlayan yangın, ekiplerin yaklaşık 19 saat süren çalışmaları sonucu kontrol altına alındı. Yangını en başından beri takip eden ve ekiplerin canla başla alevlere karşı verdiği mücadeleyi görüntüleyen gazeteci Resul Oruçoğlu, sabahın ilk ışıklarıyla gözler önüne serilen yangının ormanlık alana ve köylülerin tarlalarına verdiği zarar karşısında derinden etkilendi.
Gelibolu'nun Ilgardere mevkisindeki ormanlık alanda, dün saat 14.50'de çıkan yangın, ekiplerin canını dişine takarak gerçekleştirdiği müdahalesi sonucu bugün saat 10.00 sıralarında kontrol altına alındı. Yangında 450 hektar orman alanının yanında çevre köylülerin henüz hasat edilmeyen tarlaları da zarar gördü. Yangını en başından itibaren takip eden gazeteci Resul Oruçoğlu, ekiplerin gece boyunca süren olağanüstü çabasını, alevlere karşı verdikleri büyük mücadeleyi anbean takip etti. 19 saat sonra kontrol altına alınan yangında ormanlık alan ve köylülerin ekili tarlalarının yanmasını görüntüleyen Oruçoğlu, sabahın ilk ışıklarıyla ortaya çıkan bilanço karşısında büyük üzüntü yaşadı. Röportaj yaptığı köylülerin umutlarını bağladığı ekinlerinin yanmasını gözyaşları içinde anlatması ve alevlerin yuttuğu tarlalar ile ağaçları görünce Oruçoğlu'nun o fotoğrafı ortaya çıktı.
Oruçoğlu, o anları şöyle anlattı:
"Yangın haberini aldıktan sonra hemen buraya intikal ettik, 24 saatten bu yana buradayız, daha gözümüze uyku girmedi. Gözümüzü kırpmadık. Akşam köyün boşaltılmasını haberleştirdik. Geceyi ekinleri yanan köylüler ile geçirdik, Fatma teyze ile Ahmet amcayla. Gece yangında bir sürü yaşlı insanı dumanlardan kaçırıp belki hayatını kurtaran Simge ile. Çok duygulandım. Onlarla olmak çok güzeldi ama çok acı çektikleri her hallerinden belliydi. Bunları haberleştirmeye çalıştık. Çok zor bir geceydi. Sabaha kadar hep dua ettiler, ekinlerine bir şey olmasın diye. Fatma teyze vardı, haber yapmaya çalıştık, eşi onu yanmadan önce tarlaya götürmüş, rekor verim alacağız demiş. Sonra sabah o tarlaları haber yapmaya gittiğimiz de gece alev alev yandığı aklıma geldi. Burada gazeteci arkadaşlar çekim yapıyordu ve o an Fatma teyzenin haykırışları geldi aklıma yanan tarlasının arkasından nasıl göz yaşı döktüğü. Duygulandım, yazık. Eğildim, yanan buğday taneleri sıcaktı ve orada Fatma teyze olsaydı hiçbirimiz gözyaşlarımızı tutamazdık. Fatma teyze aklıma gelince elimden kamerayı bıraktım, başımı ellerimin arasına alarak ah Fatma teyzem diye. Rekor beklediği mahsulü kül olmuştu. Sonra arkadaşlar arkamdan fotoğrafımı çekmişler. Haberci olarak çok şeyler yaşadık, insanların çocukları gözümüzün önünde öldü. Çok duygulu anlarımız oldu ama bu benim için sayılıdır. O yaşadıklarım da bunlardan biriydi. Haberi bazen yaşarsın görürsün ama bir türlü aktaramazsın, bu da aktaramadığım haberlerden biriydi. Yani Fatma teyzenin umutların kül oluşunu haykırışını çok içten ettiği duaları beni çok etkiledi. O gecenin kahramanı olan Simge de beni çok etkiledi."
Kaynak: DHA
Gelibolu'nun Ilgardere mevkisindeki ormanlık alanda, dün saat 14.50'de çıkan yangın, ekiplerin canını dişine takarak gerçekleştirdiği müdahalesi sonucu bugün saat 10.00 sıralarında kontrol altına alındı. Yangında 450 hektar orman alanının yanında çevre köylülerin henüz hasat edilmeyen tarlaları da zarar gördü. Yangını en başından itibaren takip eden gazeteci Resul Oruçoğlu, ekiplerin gece boyunca süren olağanüstü çabasını, alevlere karşı verdikleri büyük mücadeleyi anbean takip etti. 19 saat sonra kontrol altına alınan yangında ormanlık alan ve köylülerin ekili tarlalarının yanmasını görüntüleyen Oruçoğlu, sabahın ilk ışıklarıyla ortaya çıkan bilanço karşısında büyük üzüntü yaşadı. Röportaj yaptığı köylülerin umutlarını bağladığı ekinlerinin yanmasını gözyaşları içinde anlatması ve alevlerin yuttuğu tarlalar ile ağaçları görünce Oruçoğlu'nun o fotoğrafı ortaya çıktı.
Oruçoğlu, o anları şöyle anlattı:
"Yangın haberini aldıktan sonra hemen buraya intikal ettik, 24 saatten bu yana buradayız, daha gözümüze uyku girmedi. Gözümüzü kırpmadık. Akşam köyün boşaltılmasını haberleştirdik. Geceyi ekinleri yanan köylüler ile geçirdik, Fatma teyze ile Ahmet amcayla. Gece yangında bir sürü yaşlı insanı dumanlardan kaçırıp belki hayatını kurtaran Simge ile. Çok duygulandım. Onlarla olmak çok güzeldi ama çok acı çektikleri her hallerinden belliydi. Bunları haberleştirmeye çalıştık. Çok zor bir geceydi. Sabaha kadar hep dua ettiler, ekinlerine bir şey olmasın diye. Fatma teyze vardı, haber yapmaya çalıştık, eşi onu yanmadan önce tarlaya götürmüş, rekor verim alacağız demiş. Sonra sabah o tarlaları haber yapmaya gittiğimiz de gece alev alev yandığı aklıma geldi. Burada gazeteci arkadaşlar çekim yapıyordu ve o an Fatma teyzenin haykırışları geldi aklıma yanan tarlasının arkasından nasıl göz yaşı döktüğü. Duygulandım, yazık. Eğildim, yanan buğday taneleri sıcaktı ve orada Fatma teyze olsaydı hiçbirimiz gözyaşlarımızı tutamazdık. Fatma teyze aklıma gelince elimden kamerayı bıraktım, başımı ellerimin arasına alarak ah Fatma teyzem diye. Rekor beklediği mahsulü kül olmuştu. Sonra arkadaşlar arkamdan fotoğrafımı çekmişler. Haberci olarak çok şeyler yaşadık, insanların çocukları gözümüzün önünde öldü. Çok duygulu anlarımız oldu ama bu benim için sayılıdır. O yaşadıklarım da bunlardan biriydi. Haberi bazen yaşarsın görürsün ama bir türlü aktaramazsın, bu da aktaramadığım haberlerden biriydi. Yani Fatma teyzenin umutların kül oluşunu haykırışını çok içten ettiği duaları beni çok etkiledi. O gecenin kahramanı olan Simge de beni çok etkiledi."