Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Deniz Teknoloji Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Halit Kuşku, su kaynaklarını tehdit eden istilacı zebra midyeler için biyolojik mücadele yöntemi geliştirdi. Kuşku, istilacı midyeler ile tatlı su yengeçlerinin laboratuvarda birbirlerine karşı davranışlarını 3 ay boyunca gözlemledi. Yengeçlerin, günde yaklaşık 11 zebra midyeyi parçalayıp tükettiğini gören Kuşku, bunun istilacı midyeler ile biyolojik bir mücadele yöntemi olabileceğini söyledi.
Adını sarı ve kahverengi çizgili kabuğundan alan Hazar Denizi kökenli zebra midyeler, 1700’lü yılların sonunda tatlı sularda, 1824’te İngiltere’de görülmeye başladı. Avrupa’da, ardından ABD’de yayıldı. Zebra midyeler, 1897 yılında Türkiye'de hidroelektrik santralleri, barajlar, yapay ve doğal göletlerin sulama alanlarında görülmeye başlandı. Boyları 1 ile 5 santimetre arası olan bu midyeler, üzerlerindeki iplikçilerle tutunabildikleri canlı-cansız her şeye yapışıyor ve kendi türleriyle birlikte koloni halinde yaşıyor. Dünyanın en istilacı midyeleri arasında gösterilen zebra midyelerinin dişileri yılda 1 milyon, hayatı boyunca da 5 milyonun üzerinde yumurta bırakıyor. Suyun geçtiği her sızıntıya ulaşıyor. Uzmanlar ise, bu midye türüyle mücadelede önlemler alınmazsa şehirlerin susuz kalma riskiyle karşı karşıya kalacağını belirtiyor.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Laboratuvarları'nda, zebra midye türü ile mücadele kapsamında Dr. Öğr. Üyesi Halit Kuşku geçen yıl çalışma başlattı. Avrasya kökenli bir tatlı su yengeç türü olan (Potamon İbericum) ile zebra midye akvaryumda aynı ortamda incelendi. 90 gün boyunca deneysel çalışma yapıldı. Tatlı su yengeçlerinin günde yaklaşık 11 zebra midyeyi tükettiği, 90 günlük deneme sonucunda yaklaşık 1000 zebra midyeyi kabuklarını kırarak parçalara ayırdığı görüldü. Kuşku'nun bu çalışması, 1 Ocak 2022 tarihinde uluslararası hakemli dergide makale olarak yayınlandı.
Zebra midye türünün içme sularını tehdit eder hale geldiğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Halit Kuşku, "Dünyamızın dörtte üçü sulardan, bunun da yüzde 3'ü tatlı sulardan oluşmaktadır. İnsanlığın içme ve kullanma suyu olarak kullandığı tatlı sular yüzde 3 oranındadır. Yani sınırlı bir suyumuz vardır. Bununla beraber bu suyu tehdit eden en büyük faktörlerden biri de, zebra midye olarak bildiğimiz istilacı bir türdür. Zebra midye, İçme suları, hidroelektrik santraller, barajlar, kanallar, su taşıma nakil hatları, borular, barajların çıkış sağladığı sulama hatlarını tehdit eder durumdadır. Amerika ve Avrupa çok geniş bir bütçe ayırıp bu canlıyla mücadele etmeye çalışıyorlar. 12 farklı mücadele yöntemi var ama tam anlamı ile başarı elde edilemedi" dedi.
'DENEYSEL ÇALIŞMAMIZIN SONUÇLARI VERİMLİ OLDU'
Adını sarı ve kahverengi çizgili kabuğundan alan Hazar Denizi kökenli zebra midyeler, 1700’lü yılların sonunda tatlı sularda, 1824’te İngiltere’de görülmeye başladı. Avrupa’da, ardından ABD’de yayıldı. Zebra midyeler, 1897 yılında Türkiye'de hidroelektrik santralleri, barajlar, yapay ve doğal göletlerin sulama alanlarında görülmeye başlandı. Boyları 1 ile 5 santimetre arası olan bu midyeler, üzerlerindeki iplikçilerle tutunabildikleri canlı-cansız her şeye yapışıyor ve kendi türleriyle birlikte koloni halinde yaşıyor. Dünyanın en istilacı midyeleri arasında gösterilen zebra midyelerinin dişileri yılda 1 milyon, hayatı boyunca da 5 milyonun üzerinde yumurta bırakıyor. Suyun geçtiği her sızıntıya ulaşıyor. Uzmanlar ise, bu midye türüyle mücadelede önlemler alınmazsa şehirlerin susuz kalma riskiyle karşı karşıya kalacağını belirtiyor.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Laboratuvarları'nda, zebra midye türü ile mücadele kapsamında Dr. Öğr. Üyesi Halit Kuşku geçen yıl çalışma başlattı. Avrasya kökenli bir tatlı su yengeç türü olan (Potamon İbericum) ile zebra midye akvaryumda aynı ortamda incelendi. 90 gün boyunca deneysel çalışma yapıldı. Tatlı su yengeçlerinin günde yaklaşık 11 zebra midyeyi tükettiği, 90 günlük deneme sonucunda yaklaşık 1000 zebra midyeyi kabuklarını kırarak parçalara ayırdığı görüldü. Kuşku'nun bu çalışması, 1 Ocak 2022 tarihinde uluslararası hakemli dergide makale olarak yayınlandı.
Zebra midye türünün içme sularını tehdit eder hale geldiğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Halit Kuşku, "Dünyamızın dörtte üçü sulardan, bunun da yüzde 3'ü tatlı sulardan oluşmaktadır. İnsanlığın içme ve kullanma suyu olarak kullandığı tatlı sular yüzde 3 oranındadır. Yani sınırlı bir suyumuz vardır. Bununla beraber bu suyu tehdit eden en büyük faktörlerden biri de, zebra midye olarak bildiğimiz istilacı bir türdür. Zebra midye, İçme suları, hidroelektrik santraller, barajlar, kanallar, su taşıma nakil hatları, borular, barajların çıkış sağladığı sulama hatlarını tehdit eder durumdadır. Amerika ve Avrupa çok geniş bir bütçe ayırıp bu canlıyla mücadele etmeye çalışıyorlar. 12 farklı mücadele yöntemi var ama tam anlamı ile başarı elde edilemedi" dedi.
'DENEYSEL ÇALIŞMAMIZIN SONUÇLARI VERİMLİ OLDU'
Zebra midye türü ile kimyasal ve fiziksel yöntemlerin dışında biyolojik bir mücadele yöntemi geliştirdiklerini ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Halit Kuşku, "Tatlı su yengeç türünü, zebra midye ile birlikte bir biyolojik mücadele yöntemi olarak denedik ve bir başarı sağladık. Üniversitemizin laboratuvarlarında 90 gün süren deneysel çalışmamızın sonuçları gayet verimli oldu. Tatlı su yengeçlerinin günlük yaklaşık 11 zebra midyeyi tükettiğini gördük. 90 günde yaklaşık 1000 zebra midyeyi kırarak, kabuklarını da parçalara ayırdığını raporladık. Kabuklarını parçalara ayırması, midye artıklarının ortamdan deşarjı için çok önemli kolaylaştırıcı etkendir. Bu canlının tehdit edebileceği alanlarda, biyolojik mücadele yöntemi olarak denenmesini öneriyoruz. Bu yengeçler laboratuvar koşullarında üretilip, zebra midyenin yoğun olduğu alanlara bırakıldığında, su kaynaklarını tıkayan midyeleri tüketerek tehdidi ortadan kaldırabilir" diye konuştu.
DSİ Arge Proje raporuna da dikkat çeken Kuşku, "Zebra midyenin sadece Kuzey Amerika'da yol açtığı kayıplar yılda 5 milyar dolar olarak hesaplandığı ölçü alınırsa, önümüzdeki yıllarda dünyada ve ülkemizde artması beklenen bu istilanın boyutu ve yapılan bilimsel çalışmanın önemi anlaşılmış olacaktır" dedi.