Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Koçyiğit, Tuzla Çayı zaman içinde yatak değiştirince domates tarlaları arasında kalan 2 bin yıllık Tuzla (Satnioeis) Roma Köprüsü'nün turizme kazandırılmasını istedi. Doç. Dr. Koçyiğit, "Köprü ve çevresinde, çevre düzenlemeleri ya da kapsamlı kazı çalışmaları yapılabilirse, arkeoloji-doğa meraklısı birçok kişinin uğrak yerlerinden biri olabilir" dedi.
Ayvacık ilçesi Tuzla köyü yakınlardaki yaklaşık 2 bin yıllık Tuzla Roma Köprüsü'nün kalıntıları, Tuzla Çayı'nın zaman içinde yatak değiştirmesiyle, domates tarlaları arasında kaldı. Alexandreia Troas Antik Kenti ile Smintheion kutsal alanı arasındaki Kutsal Yol'un bir parçası olan 150 metre uzunluğundaki Tuzla Roma Köprüsü'nün toprak altında kalan kısımları gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor.
'ROMALILARIN ESERLERİNDEN BİRİ'
Tuzla Roma Köprüsü'nün, Troas bölgesinde bugüne ulaşabilen belki de tek Roma köprüsü olduğuna dikkat çeken Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Koçyiğit, şunları söyledi:
"Yapı kalıntıları bugün Tuzla yerleşiminde tarlaların arasında gün yüzüne çıkmayı bekliyor. Bu köprü Antik Dönem'deki ismiyle Satnioeis, yani bugünkü Tuzla Çayı'nı aşmak için, inşa edilmiş önemli bir Roma yapısıdır. Milattan sonra 1'inci yüzyılda inşa edildiğini biliyoruz. Alexandreia Troas kenti ile bugünkü Gülpınar beldesinde bulunan Smintheion kutsal alanı arasındaki 'Kutsal Yol'un bir parçası. Burada 1980 ve 1990'lı yıllarda Gülpınar Smintheion Kazıları Başkanı Prof. Dr. Coşkun Özgünel tarafından bir kısım çalışmalar yapılmış ve köprünün niteliğiyle ilgili önemli bilgiler elde edilmiştir. Buna göre köprünün 9 göz kemerden oluştuğunu söyleyebiliriz. Yaklaşık 150 metre uzunluğunda ve yöreye özgü kesme blok taşlar kullanılarak inşa edilmiş bir yapı niteliğinde. Köprüler, geniş açıklıkları aşmak için daha çok kemer ve tonoz gibi mimari teknikleri kullanmalarıyla öne çıkan, mimarlık ve mühendislik anlamında oldukça ileri olan Romalıların önemli eserlerinden biri."
'ÖNEMLİ BİR KÜLTÜR VARLIĞIMIZI KURTARMIŞ OLURUZ'
Roma Köprüsü'nün Troas bölgesinde bulunmasının çok kıymetli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Koçyiğit, "Eğer bu köprü ve çevresinde birtakım çevre düzenlemeleri ya da kapsamlı kazı çalışmaları yapılabilirse, burası insanların ziyaret rahatlıkla ziyaret edebilecekleri ve arkeoloji- doğa meraklısı birçok kişinin uğrak yerlerinden biri olabilir. Sadece arkeoloji ya da doğa meraklıları değil, yöreye gelen birçok turistin ziyaret rotası üzerinde olabilir. Katma değer olarak düşünürsek eğer, hem önemli bir kültür varlığımızı korumuş, kurtarmış olur hem de bu yapıyı turizme kazandırarak geniş kitlelerce tanınmasını sağlayabiliriz" diye konuştu.
Kaynak: DHA
Ayvacık ilçesi Tuzla köyü yakınlardaki yaklaşık 2 bin yıllık Tuzla Roma Köprüsü'nün kalıntıları, Tuzla Çayı'nın zaman içinde yatak değiştirmesiyle, domates tarlaları arasında kaldı. Alexandreia Troas Antik Kenti ile Smintheion kutsal alanı arasındaki Kutsal Yol'un bir parçası olan 150 metre uzunluğundaki Tuzla Roma Köprüsü'nün toprak altında kalan kısımları gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor.
'ROMALILARIN ESERLERİNDEN BİRİ'
Tuzla Roma Köprüsü'nün, Troas bölgesinde bugüne ulaşabilen belki de tek Roma köprüsü olduğuna dikkat çeken Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Koçyiğit, şunları söyledi:
"Yapı kalıntıları bugün Tuzla yerleşiminde tarlaların arasında gün yüzüne çıkmayı bekliyor. Bu köprü Antik Dönem'deki ismiyle Satnioeis, yani bugünkü Tuzla Çayı'nı aşmak için, inşa edilmiş önemli bir Roma yapısıdır. Milattan sonra 1'inci yüzyılda inşa edildiğini biliyoruz. Alexandreia Troas kenti ile bugünkü Gülpınar beldesinde bulunan Smintheion kutsal alanı arasındaki 'Kutsal Yol'un bir parçası. Burada 1980 ve 1990'lı yıllarda Gülpınar Smintheion Kazıları Başkanı Prof. Dr. Coşkun Özgünel tarafından bir kısım çalışmalar yapılmış ve köprünün niteliğiyle ilgili önemli bilgiler elde edilmiştir. Buna göre köprünün 9 göz kemerden oluştuğunu söyleyebiliriz. Yaklaşık 150 metre uzunluğunda ve yöreye özgü kesme blok taşlar kullanılarak inşa edilmiş bir yapı niteliğinde. Köprüler, geniş açıklıkları aşmak için daha çok kemer ve tonoz gibi mimari teknikleri kullanmalarıyla öne çıkan, mimarlık ve mühendislik anlamında oldukça ileri olan Romalıların önemli eserlerinden biri."
'ÖNEMLİ BİR KÜLTÜR VARLIĞIMIZI KURTARMIŞ OLURUZ'
Roma Köprüsü'nün Troas bölgesinde bulunmasının çok kıymetli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Koçyiğit, "Eğer bu köprü ve çevresinde birtakım çevre düzenlemeleri ya da kapsamlı kazı çalışmaları yapılabilirse, burası insanların ziyaret rahatlıkla ziyaret edebilecekleri ve arkeoloji- doğa meraklısı birçok kişinin uğrak yerlerinden biri olabilir. Sadece arkeoloji ya da doğa meraklıları değil, yöreye gelen birçok turistin ziyaret rotası üzerinde olabilir. Katma değer olarak düşünürsek eğer, hem önemli bir kültür varlığımızı korumuş, kurtarmış olur hem de bu yapıyı turizme kazandırarak geniş kitlelerce tanınmasını sağlayabiliriz" diye konuştu.